ANASAYFA
HAKKIMIZDA
DÖRTYOL
KARAKESE
KATEGORİLER
TÜRKÇE SÖZLÜK
İLETİŞİM
A Harfi
ile Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler
Anasayfa
/
Kategoriler
A
B
C
Ç
D
E
F
G
Ğ
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
A Harfi ile Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler
ab - su
aba - abla, anne, üstlük
aba – üstlük
abadanlık - imar, kent, mesken, şehir, şenlik
abajur - kalpak, örtük, sayvan, siper
abajurlu - kalpaklı, siperli
abaküs - mihsap
abalı - abapuş
abanmak - bastırmak, dayanmak
abanozlaşmak - matlaşmak, sertleşmek
abapuş - abalı
abartı - mübalağa
abartı – mübalağa
abartılı - mübalağakâr
abartma - ilave
abartmadan - bilamübalağa
abartmak - artırmak, mübalağa etmek
abat - bayındır, rahat, şad, şen
abatlaşma - güzelleşme, şenlenme, yakşılaşma
abatlaşmak - güzelleşmek, şenlenmek, yakşılaşmak
abatlık - imar
abd - köle, kul
abdar - güzel, ifadeli, letafetli, manalı, sulu, şıralı, taravetli, tesirli
abdarlık - letafetlilik, sululuk, şıralılık, taravetlilik
abdarlılık - ifadelilik, manalılık, tesirlilik
abdest - vuzu
abdesthane - tuvalet
abdug - atlama, ayran
abece - alfabe
abece – alfabe
abecesel - alfabetik
abecesel – alfabetik
abes - boş, gereksiz, yersiz
abes – boş – gereksiz
abes yere - boşuna
abıhayat – bengi su
abır - giyim, haya, haysiyet, hürmet, kadir kıymet, kıyafet, şeref, üst baş
abırlamak - azarlamak
abırlı - hayalı, hürmetli, ismetli, itibarlı, münasip, namuslu, nüfuzlu, selikalı, utangaç, yakşı
abırsız - edepsiz, hayasız, utanmaz
abırsızlık - edepsizlik, hayasızlık, utanmazlık
abide - anıt, eser, estelik, kaynak, yadigâr
abide – anıt
abidik gubidik - abuk sabuk
abit - zahit
abitleşme - zahitleşme
abitleşmek - zahitleşmek
abitlik - zahitlik
abiye - gösterişli, tuvalet
abla - aba, bacı, büyük bacı, mama
abluka - kuşatma, muhasara
abluka – kuşatma
abluka etmek - kuşatmak
abone olmak - dadanmak
aborda etmek - yanaşmak
abra - denge, yük
abstre - mücerret, soyut
abstreleşme - mücerretleşme, soyutlaşma
abstreleşmek - mücerretleşmek, soyutlaşmak
abstreleştirme - mücerretleştirme, soyutlaştırma
abstreleştirmek - mücerretleştirmek, soyutlaştırmak
absürt - saçma
abuhava - iklim
abuk sabuk - anlamsız, herze
abuk sabuk – anlamsız
abuk subuk - abuk sabuk
abuklamak - saçmalamak
abullabut - hantal, kaba
abullabut – hantal, kaba
abur cubur - boş
abus - acayip, garip, somurtkan
abus – somurtkan
acaba - acep, göresin, kuşku, şüphe
acaba -acep
acar - becerikli, cesur, çevik, yeni
acar – cesur, becerikli
acara - acar
acayip - abus, antika, garip, ibret, tuhaf
acayip – garip
acele - çabuk, ivedi, tacilî, telesik, tez
acele – çabuk – ivedi
acele etmek - aşıkmak, telesmek
aceleci - acul, çabuk, farfara, ivecen, kıvrak
aceleci – ivecen
aceleten - çabucak
Acemce - Farsça
Acemce – Farsça
acemi - amatör, bilgisiz, müptedi, tor, toy
acemi – toy, bilgisiz
acı - ağır, ağrı, ateş, azar, çığlık, dağ, dokunaklı, elem, eziyetli, felaketli, göbüt, ıstırap, keder, kaba, keskin, kırıcı, kötü, kubat, meşakkatli, üzüntü, yara, zehir, zehirli
acı – üzüntü – ıstırap
acı olmak - acılaşmak
acıklı - dokunaklı, feci, gussalı, hazin, kederli
acıkmak - acmak
acılama - paylama, sançma, zehirleme
acılamak - paylamak, sançmak, zehirlemek
acılanmak - acılaşmak
acılar - teessürat
acılaşma - acıma, turşulaşma, tüntleşme
acılaşmak - acımak, turşulaşmak, tüntleşmek
acılı - kederli, yanık, zehirli
acılık - felaket, keskinlik, kinayelilik, meraret, sertlik, tüntlük, uğursuzluk, zehirlilik
acıma - merhamet, rahim
acıma – merhamet
acımak - acılaşmak, yazığı gelmek
acımasız - cani, cellat, gaddar, gâvur, kalpsiz, katı, merhametsiz, rahimsiz
acımasız – gaddar
acımasızlık - zulüm
acımsı - dokunaklı
acınma - teessüf
acınmak - hayıflanmak
acışmak - gocunmak
acıtmak - ağrıtmak, incitmek, yakmak
acil - ivedi
acil yardım - ilk yardım
acilen - çabucak
aciz - güçsüzlük
acmak - acıkmak
acul - aceleci, çabuk, hızlı
acun - dünya
aç - dilenci, fakir, haris, hevesli, karnıboş, kâsıp, muhtaç, sefil, yalanaç, yoksul, yurtsuz
açacak - anahtar
açar - anahtar
açgöz - açgözlü, haris, ihtiraslı, tamahkâr
açgözlü - açgöz, gözü aç, haris, hırslı, tamahkâr
açgözlük - harislik, heves, ihtiras, tamahkârlık
açgözlülük - tamah
açı - bucak, zaviye
açığa vurmak - dökmek, ifşa etmek
açık - aleni, berrak, boş, çıplak, münhal, sarih, somut, vazıh, zahir
açık ağızlı - ahmak, aptal, sersem
açık artırma - artırma, müzayede
açık deniz - engin
açık iclas - açık oturum
açık oturum - açık iclas
açık saçık - edepsiz, müstehcen
açıkça - açık
açıkgöz - jandarma, kurnaz, uyanık
açıkgöz – kurnaz
açıklama - izah, tavzih
açıklamak - göstermek, izah etmek, yayımlamak
açıklık - ara, mesafe, sarahat, vuzuh
açıktan açığa - ulu orta
açılmak - boşalmak
açım - açma
açımlama - şerh
açınım - inkişaf
açınmak - gelişmek, inkişaf etmek
açkı - anahtar
açma - otopsi, şerh
açmak - ayırmak, beğenmek, boşaltmak, çözmek, fethetmek, yapmak, yarmak, yazmak
ad - isim, nam, şöhret, ün
ad çekme - kura
ad – isim
ada - aral, cezire
adaklanmak - nişanlanmak
adaklı - nişanlı
adale - kas
adale – kas
adalet - doğruluk, hak
adalet – hak
adaletli - adil
adaletsizlik - mağduriyet
adaletten - adil
adam - eş, herif, insan, koca, zat, zevat
adam olmak - büyümek, gelişmek
adamak - nezretmek
adamakıllı - güzel, pir
adamcıl - munis
adamyiyen - yamyam
adap - töre
adapte olmak - uymak
adavet - düşmanlık, husumet
aday - namzet
addetmek - saymak
adele - kas
adese - mercek
adet - sayı, tane
adet – tane
adıl - zamir
adıl – zamir
adım - aşama, girişim, hamle
adım adım - yavaş yavaş
adına - yerine
adi - alçak, aşağı, aşağılık, bayağı, olağan, sıradan, süfli, ucuz, yoz
adi – bayağı – aşağılık
adilik - aşağılık
adisyon - hesap
adlandırmak - anmak
adlı - ünlü
adlı sanlı - ünlü
adres - unvan
aferin - bravo
aferin – bravo
afet - facia, kıyamet
affedersiniz - efendim
affedilmiş - muaf
affedin - pardon
affetme - bağışlama, şefaat
affetmek - bağışlamak
affetmek – bağışlamak
affeylemek - affetmek
afi - caka, çalım, fiyaka, gösteriş
afili - gösterişli
afişe etmek - açıklamak
afişlemek - göstermek, nitelemek
afiyet - keyif, sağlık
aforozlamak - kovmak
afra tafra - çalım
afsun - büyü
afsunlamak - büyülemek
afur tafur - çalım
afyon - tiryak
agâh - muttali, uyanık
agreman - uygunluk
agresif - saldırgan
aguş - kucak
ağ - file, örgü, şebeke, tor, tuzak
ağa - ağabey, koca
ağababa - ata, dede
ağabey - ağa, aka, efe
ağdalı - karmaşık
ağı - zehir, zıkkım
ağıl - hale
ağılamak - zehirlemek
ağır - ağırbaşlı, alçak, ciddi, çetin, dokunaklı, gösterişli, güç, kırıcı, korkulu, oturaklı, tehlikeli, vahim, veznin, yavaş, yoğun
ağır ağır - yavaş yavaş
ağır sıklet - ağır
ağırbaşlı - ağır, ciddi, gösterişli, kâmil, paşa, temkinli, vakur, veznin
ağırbaşlılık - vakar
ağırcanlı - tembel
ağırlama - ikram
ağırlaşmak - bozulmak, fenalaşmak, yavaşlamak
ağırlık - baskı, etki, kalın, külfet, rehavet, sıkıntı, sorumluluk, takı, tartı, yük
ağırsamak - yüksünmek
ağız - dudak, gaga, kavşak, kenar, uç
ağız ağıza - tamamen
ağız dalaşı - tartışma
ağız kavafı - geveze
ağız kavgası - tartışma
ağız tadı - rahatlık
ağızlık - huni
ağızotu - yem
ağızsız - sessiz
ağlamak - sızlanmak, viyaklamak, yakınmak
ağlaşmak - sızlanmak
ağmak - inmek
ağrı - dert
ağrı sızı - sancı
ağrılı olmak - acımak
ağrımak - burulmak, tutmak
ağrıtmak - acıtmak
ağzı bozuk - küfürbaz
ah - beddua
aha - işte
ahacık - işte
ahali - el, halk, nüfus
ahbapça - içten
ahbaplık - hukuk, hususiyet, ünsiyet
ahek - badana
ahenk - beste, uyum
ahenk – uyum
aheste - ağır, yavaş
aheste aheste - yavaş yavaş
aheste beste - yavaş yavaş
ahır - dam
ahi - cömert, kardeş
ahir - son, sonra
ahiret yolculuğu - ölüm
ahit - ant, antlaşma, devir, zaman
ahitname - antlaşma
ahize - destek
ahlak - moral
ahlaklı - mazbut
ahlaksız - düşkün, soysuz
ahmak - aptal, budala, dangalak, salak
ahmaklık - hamakat
ahraz - dilsiz
ahşa - bağır
ahu - ceylan
ahunt - hoca
ahvalat - vukuat
ahvaliruhiye - haletiruhiye
ahvalruhiye - hava
ahzetmek - almak
ahzüita - alışveriş
aidat - ödenti
aile - eş, ev, familya, karı, kodak, ocak, odbaşı, sülale
ailevi - maaile
ait - ilişik
ajan - casus, temsilci
ajite etmek - kışkırtmak
ajur - antika
ak - beyaz, dürüst, rahat, temiz
ak pak - parlak, temiz
aka - ağabey, büyük
aka – büyük
akademi - yüksekokul
akak - yatak
akan - cari
akarca - kaplıca
akarsu - su
akbaba - ihtiyar
akça - nakit
akçe - akça, nakit
akçeli - mali
akdarı - darı
akdetmek - yapmak
akıbet - son, sonuç
akıcı - kıvrak
akıl - bellek, beyin, düşünce, hatır, kanı, karın, us
akıl – us
akıllanmak - uslanmak
akıllı - aptal, makul, uslu
akıllıca - doğru, makul
akılsız - şaşkın
akılsızlık - ahmaklık
akım - cereyan, hareket
akın - atak, dere
akın etmek - üşüşmek, yürümek
akıntı - akım, cereyan, meyil, sızıntı
akıntılı - meyilli
akış - akın, cereyan
akıtmak - dökmek
akide - inanç
akil - akıllı
akis - yankı, zıt
akit - nikâh, sözleşme
akla yatkın - makul, uygun
aklamak - beraat kazandırmak
aklanma - beraat
aklaşmak - ağarmak
aklavcı - avukat
aklı kıt - budala, saf
aklık - düzgün
aklıselim - sağduyu
akmak - gelmek, karışmak, katılmak, süzülmek
akmamak - kesilmek
akman - saf, temiz
akort - düzen, uyum
akraba - hısım, kohum
akran - böğür
akrep - yelkovan
akrobat - cambaz
aks - dingil
aksak - topal
aksakal - ermiş, evliya
aksaklık - arıza
aksama - arıza
aksamayan - dakik
aksan - vurgu
aksata - alışveriş
aksatmak - sarsmak
akse - kriz
akseptans - kabul
aksetmek - ulaşmak, vurmak, yankılanmak, yansımak
aksırma - aksırık
aksi - hırçın, huysuz, karşıt, menfi, münasebetsiz, olumsuz, suratsız, ters, zıt
aksi – ters
aksi cevap - tepki
aksine - bilakis, tersine
aksiseda - yankı
aksiseda vermek - yankılanmak
aksiyon - eylem, hareket, iş
aksiyoner - hissedar
aksülamel - tepki
akşam - gece
akşam ezanı - akşam
akşam namazı - akşam
aktalanmış - iğdiş
aktarılma - devir
aktarım - nakil
aktarma - alıntı, nakil, transfer
aktarma etmek - aktarmak
aktarma yapmak - nakliyat değişmek
aktarmak - aramak, bellemek, devretmek, göçürmek, iletmek, nakletmek, tercüme etmek
aktif - canlı, cevval, faal
aktiflik - etkinlik
aktivite - etkinlik
aktör - oyuncu
aktöre - ahlak
aktris - oyuncu
aktüalite - aktüellik
aktüel - güncel
aktüellik - aktüalite
akur - kuduz
akva - kuvvetli, sağlam
al - düzen, hile, kırmızı, kızıl, tuzak
al – kırmızı
ala - alaca
ala bezek - alaca
ala bula - alaca
alaca - ala bezek, ala bula
alacakarga - saksağan
alacalı - alaca
alaçık - çardak
alak otu - çim
alaka – ilgi
alaka - ilgi, komünikasyon, ulaşım
alakadar olmak - ilgilenmek
alakalandırılma - koordinasyon
alakalandırma - koordinasyon
alakalanmak - ilgilenmek
alakarga - saksağan
alalamak - gizlemek
alamet - belirti, emare, im, işaret, iz, nişan
alaminüt - acele, çabuk
alan - düz, meydan, saha, vadi, yer
alan talan - karmakarışık
alarga - engin
alarga etmek - uzaklaşmak
alarm - heyecan sinyali
alarmak - kızarmak
alaşağı etmek - atmak, kovmak
alaşım - halita
alavere - kargaşalık
alavere dalavere - hile
alay - bayram, lağ, meze, söz
alay malay - birlikte, gelişigüzel
alaycı - müstehzi
alayişli - gösterişli
alaylı - görkemli, gösterişli, müstehzi
alaz - alev
alaz – alev
albalı - vişne
albeni - hava
albenili - zarif
alça - erik
alçak - adi, ağır, aşağılık, hain, namert, pespaye, rezil, sefil, soysuz, süfli, yavaş
alçak gönüllü - mütevazı, tevazukâr
alçak gönüllülük - tevazu
alçakboylu - bodur
alçaklık - zül
alçalma - düşkünlük, zillet, zül
alçaltı - zillet
alçı - jips
alçı taşı - jips
alçıtaşı - jips
aldangıç - tuzak
aldanmak - atlamak, avunmak, kanmak, yanılmak, yutmak
aldanmaz - kurt
aldatıcı - güzel
aldatılma - kazık
aldatma - al, hıyanet, şike
aldatmak - oyalamak, oynamak, tavlamak
aldırmaz - lakayıt, rahat
alegori - yerine
alelacele - çabucak
alelade - bayağı, olağan, sıradan
alelade – sıradan
alelhusus - bilhassa, hele, özellikle
alelumum - genellikle
alem - bayrak
alemdar - önder
alengir - düzen, fiyaka, gösteriş, hile, tuzak
alengirli - gösterişli, yakışıklı
aleni - açık
aleni – açık
aleniyet - açıklık
alet - araç, aygıt, cihaz, maşa
alev - alaz, kıvılcım, şule, yalın
alevlenmek - harlamak, öfkelenmek
alfabe - abece, yazı
alfabetik - abecesel
algı - alacak, idrak, kazanç, rüşvet, vergi
algılamak - derk etmek
algın - cılız, vurgun, zayıf
alıcı - müşteri
alık - aptal, budala, sersem
alık salık - aptal
alıkoymak - hapsetmek, saklamak, tutmak, yubatmak
alım - çalım, gurur, hava, kurum
alım çalım - gösteriş
alım satım - alışveriş
alımcı - tahsildar
alımlı - cazibedar, çekici
alımlı çalımlı - gösterişli, güzel
alın - karşı
alın yazısı - baht, talih, yazgı
alındı - makbuz
alıngan - hassas, nazik yürekli
alınmak - darılmak, içerlemek, kırılmak
alıntı - iktibas
alıntılamak - aktarmak
alısün - çınka, telefon
alışamamak - garipsemek
alışılan - mutat
alışılmadık - olağanüstü
alışılmak - yerleşmek
alışılmış - mutat, olağan
alışkan - kibrit
alışkanlık - huy, itiyat, ünsiyet
alışkın - alışkan
alışmak - atmak, bağlanmak, düşmek, ısınmak, kanıksamak
alıştım yandım - yanardöner
alıştırma - egzersiz, idman, talim
alıştırmak - hazırlamak
alışveriş - ilişki, iş, muamele, münasebet, pazar
ali - yüce, yüksek
ali mektep - yüksekokul
ali tahsil - lisans, yükseköğretim
alicenablık - asalet
alicenap - cömert
alil - sakat
alim - bilgin
aliyyülâlâ - mükemmel
alkış - tezahürat
alkışlamak - beğenmek
alkol - ispirto
Allah’a ısmarladık - hüdahafız, selamat kalın
allahsız - acımasız, vicdansız
allak bullak - karmakarışık
allık - al
alma - alıntı, iktibas, kabız, transfer
almaç - alıcı
almak - bağışlamak, başlamak, buyurmak, bürümek, çalmak, çekmek, elde etmek, fethetmek, gidermek, girmek, görmek, kaldırmak, kaplamak, kazanmak, kısaltmak, koparmak, koymak, kullanmak, örtmek, sarmak, temizlemek, yok etmek, yolmak, yutmak
alnaç - cephe
alp - kahraman, yiğit
alperen - derviş, mücahit
alplık - kahramanlık
alt bölüm - ayrım
alt etmek - yenmek
alternatif - seçenek
altın - değerli, kızıl, zer
altın varak - varak
altüst etmek - yıkmak
altüst olmak - yıkılmak
ama - fakat
ama - lakin, yalnız
ama – fakat
amacıyla - için
amaç - erek, garaz, gaye, hedef, kasıt, maksat, meram, murat, tasavvur, uğur
amaç – erek
amade - hazır
amade – hazır
amale - işçi
amale – işçi
amatör - acemi, heveskâr, meraklı
ambalaj - bağlama
ambar - depo, kiler
ambiyans - hava
ambulans - cankurtaran
amca - emmi
amel - fiil, ishal, iş
amel – iş
amele - emekçi
amelî - elverişli, kestirme, kolay, uygun
ameliyat - işlem
amil - faktör, sebep
amiyane - bayağı, sıradan
amma - ama
amme - kamu
amor - aşk
amortisör - cihaz
ampul - lambacık
amudi - dikey
amut - topuz
an - dakika, lahza, zihin
ana - anne, asıl, esas, temel, valide, velinimet
ana – anne
ana deniz - okyanus
ana kara - kıta
ana yarısı - teyze
ana yol - cadde
ana yurt - ana vatan
anaç - iri, kart, kurnaz
anafor - girdap
anahtar - açar, araç, dil, kurgu, vasıta, vesile
anahtarcı - çilingir
analiz etmek - çözümlemek
analog - benzer, eş
anamal - sermaye
anamalcı - sermayedar
anane - gelenek, örf
anaokulu - uşak bahçesi
anarşi - kargaşa
anatomi - insan
anayasa - esas, esas kanun, konstitüsyon, temel
anca - öyle
ancak - bir, dar, fakat, sade
anda - tam
andaç - anı, hatıra, yadigâr
andavallı - ahmak, aptal, şaşkın
andıran - yakın
andırma - çalım
andırmak - bakmak, benzemek, çalmak, kaçmak, okşamak, yaklaşmak
andız - servi
angaje etmek - bağlamak
angaje olmak - bağlanmak
angajman - bağlantı
angıç - kanat
angın - meşhur, ünlü
angutluk - ahmaklık
anı - hatıra, yadigâr
anı – hatıra
anık - hazır
anıklamak - hazırlamak
anılan - mezkûr
anımsamak - hatırlamak
anımsatmak - uyarmak
anında - çabucak
anıştırma - ima, telmih
anıt - abide, estelik
anıt – abide
anıtsal - görkemli
ani - ansızın, birden, birdenbire
anide - ansızın
aniden - ansızın, birden, birdenbire
aniden – birden – ansızın
anif - kaba, sert
anket - soruşturma
anlak - zekâ
anlaklı - zeki
anlam - mana, mazmun
anlam – mana
anlama - intikal, irfan, vukuf, zeki
anlamak - başa düşmek, bilmek, çakmak, çıkarmak, derk etmek, düşünmek, görmek, hissetmek, ihata etmek, paykamak, sezmek, takip etmek, yakalamak
anlamca - mealen
anlamdaş - eş anlamlı
anlamdaş – eş anlamlı
anlamlı - manalı, manidar
anlamsız - abuk sabuk, beyhude, boş, herze, yersiz
anlaşılan - belli, galiba, mahsus, muhtemelen
anlaşılmak - yansımak
anlaşılmayan - muamma
anlaşılmaz - karışık, muğlak, tuhaf
anlaşma - geçim, ittifak, kesim, pakt, sözleşme
anlaşmak - bağdaşmak, barışmak, geçinmek
anlaşmazlık - ihtilaf, uyuşmazlık
anlatı - hikâye
anlatım - ifade, tabir
anlatım – ifade
anlatmak - beyan etmek, göstermek, izah etmek, nakletmek, söylemek
anlayış - beyin, feraset, hesap, idrak, ihata, iş, mezhep, telakki, ufuk, zekâ, zihin, zihniyet
anlayışlı - ayık, zeki
anlayışsız - dümbelek, geri, köylü
anlayışsızlık - ahmaklık
anlı şanlı - gösterişli, güzel, ünlü
anma - yâd
anmak - hatırlamak, zikretmek
anmalık - hatıra, yadigâr
anne - aba, ana, kocakarı, nene, valide
anne baba - ebeveyn
anons - duyuru
anormal - deli, sapık
ansambl - topluluk
ansız - ansızın
ansızın - ani, aniden, bedaheten, birden, birdenbire, gafleten
ant - yemin
ant – yemin
antagonist - düşman
antagonizm - düşmanlık
antagonizma - tezat
antant - anlaşma, mutabakat
anten - sırgavıl
antet - başlık
antidot - panzehir
antik - antika
antika - acayip, örtü, tuhaf
antikite - ilk çağ
antipatik - itici, soğuk
antlaşma - mukavele, nişancı, pakt
antrakt - ara
antre - giriş
antrepo - depo
anüs - sofra
anzarot - rakı
apaçık - çıplak
apansız - ansızın
apansızın - ansızın
aparey - cihaz
aparmak - çalmak
apaz - avuç
aperitif - açar
apışık - şaşkın, yorgun
apışlık - ağ
apiko - derli toplu, hazır, şık, tetik
apotr - yardımcı
april - nisan
apse - çıban, iltihap
apse – iltihap
aptal - ahmak, akıllı, avare, derbeder, dingil, geri, hindi, inek, kelek, salak, serseri, şapşal
aptallık - avarelik, sefillik, serserilik
ar etmek - utanmak
ara - açıklık, aralık, fasıla, mesafe, ortam
ara – fasıla
ara bozuculuk - fesat
ara bulucu - aradüzelten, vasıtacı
ara sıra - bazen
ara vermek - durmak
araba - otomobil
arabalı vapur - feribot
arabozan - münafık, müzevir
aracı - ara bulucu, vasıta
aracılık - delalet, tavassut, vasıta
aracısız - direkt, doğrudan
araç - alet, anahtar, kayıt, taşıt, vasıta
araç – vasıta
araçsız - bilavasıta, doğrudan doğruya
aradan kaldırmak - gidermek
aradüzelten - ara bulucu
arak - ter
arakçın - takke
araklamak - aşırmak, çalmak
aral - ada, cezire
aralık - ara, ayakyolu, fasıla, koridor, mesafe, sıra, vakit
arama - kontrol
aramak - aktarmak, araştırmak, bakmak, beklemek, özlemek
arap - zenci
araştırıcı - meraklı, mütecessis
araştırma - muayene, tetkik
araştırmak - aramak, deşelemek, eşmek, gözlemek, incelemek, karıştırmak, kaşımak, sormak
araştırman - araştırıcı
araz - belirti
arazi - toprak, yer
arazi olmak - sıvışmak
arbede - patırtı
ardı sıra - takiben
ardıç rakısı - cin
ardıl - halef
ardılmak - çatmak, sataşmak
ardiye - depo
argaç - atkı
argın - bitkin, yorgun, zayıf
argıt - boğaz, geçit
argüman - iddia, kanıt, tez
arı - halis
arı - öz
arı - saf, salt, temiz
arı peteği - kovan
arı teknesi - kovan
arık - ark, cılız, kuru, sıska, zayıf
arıklamak - süzülmek
arıklık - zafiyet, zayıflık
arılık - saflık
arınmak - rahatlamak
arınmış - duru
arıtma - tasfiye
arıtmak - temizlemek
arız olmak - bulaşmak, ilişmek
arıza - bozukluk
arıza - engebe, kusur
arıza – bozukluk
arızalanmak - bozulmak, sınmak
arızasız - düz
arızi - eğreti, geçici
ari - çıplak
ari - hür
ari - özgür
aristokrat - soylu
aritmetik - hesap
ariza - dilekçe
arka - art, dal, dayı, dip, ense, geri, peş, torpil, üst
arka – geri
arkaç - ağıl
arkadaş - bacanak, dost, eş, tomdaş, yoldaş
arkadaşlık - şeriklik, ünsiyet
arkalama - yardım
arkalamak - korumak
arkalık - semer
arkalıksız - sedir
arkasında olmak - izlemek
arlanmak - utanmak
arlanmaz - utanmaz
arlı - sıkılgan, utangaç
armada - donanma
armağan - bağış, hediye, ihsan, ödül, yadigâr
armağan – hediye
armonika - mızıka
arna - kanal
arpa - rüşvet
arpa suyu - bira
arsa - saha, toprak sahası, yer
arsenik - zırnık
arsıulusal - uluslararası
arsız - utanmaz, yüzsüz
arslan - aslan
art - arka, ense, geri, peş
art – arka
artağanlık - bereket
artı - toplama işareti
artık - fazla
artırma - teras
artırmak - abartmak, bırakmak, mübalağa etmek
artist - sanatkâr
artma - ziyade
artmak - çıkmak, çoğalmak, kaynamak, üremek, yükselmek
arttırma - ilave
arz - en, maruzat, yer, yeryüzü
arz cazibesi - yer çekimi
arz derecesi - enlem
arz etmek - sunmak
arziyat - yer bilimi
arzu - dilek, gönül, heves, istek, rağbet
arzu etmek - dilemek
arzu – istek
arzuhâl - dilekçe
arzulamak - istemek, özlemek
arzulu - hevesli, istekli
arzuya yetişmek - mazhar olmak
as - bey
asa - baston
asabi - sinirli
asabileşmek - kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek
asal - esas
asalak - tufeyli
asalet - alicenaplık, neciplik
asaletli - soylu
asamble - kurul
asan - kolay
asansör - götürge
asap - sinir
asayiş - emniyet, güvenlik
asetat - saydam
asgari - en az
ası - afiş
asık - asılı, somurtkan
asıl - ana, cevher, cins, esas, gerçek, hakikat, hamur, kaynak, kök, köken, mahiyet
asıl - nesep, özgün, soy
asıl - temel, üs
asılgan - askı
asılı - bağlı
asıllar - usul
asıllı - soylu
asılsız - soysuz, uydurma
asıntı - tehir
asıntı olmak - sırnaşmak
asır - çağ, yüzyıl
asır – yüzyıl
asi - hayırsız
asil - necabetli
asil - soylu
asil – soylu
asileşmek - başkaldırmak, isyan etmek
asilik etmek - başkaldırmak
asillik - asalet
asilzade - soylu
asistan - yardımcı
asker - er
askerî - harbi
askı - asılgan, fener
askılık - vestiyer
asla - katiyen
aslan - kükremek
aslansütü - rakı
aslında - esasen
asliye - esas, temel
asma - asılı
asma bıyığı - sülük
asmak - çekmek
asparagas - uydurma
asri - çağdaş
ast - alt
astana - eşik
astik - pezevenk
astragan - karagül
astronomi - heyet
asude - rahat, sakin
asudelik - rahatlık
asuman - gök
aş - ekmek, yemek
aş – yemek
aş damı - mutfak
aşağı - adi, bayağı, hor, kötü, süfli
aşağılamak - boyamak
aşağılık - adi, alçak, bayağı, pespaye, rezil, süfli
aşama - adım, basamak, derece, kademe, merhale, mertebe, paye, rütbe
aşçı - aşpaz, lokanta
aşermek - tiksinmek
aşevi - aşçı, lokanta
aşhane - kafeterya, lokanta, mutfak
aşı - calak, peyvent
aşık - ozan
aşıkmak - acele etmek, telesmek
aşılamak - etkilemek
aşındırmak - kemirmek, yemek
aşınmak - eskimek, yenmek, yıpranmak
aşınmış - yenik
aşırı - çılgın, çok, hadden artık, ifrat, kötü, lüks, müfrit, sivri
aşırılmak - uçmak
aşırma - aşık, kova
aşırmak - çalmak, kaldırmak, tırtıklamak
aşırmak – çalmak
aşırtmak - aşırmak
aşikâr - belli, mahsus
aşikârlık - vuzuh
aşina - bildik, tanıdık, tanış
aşina olmak - bilmek, tanımak
aşiret - el, oymak, tayfa
aşiyan - ev, mesken
aşk - sevda
aşkın - çok, fazla
aşlık - zahire
aşmak - geçmek
aşpaz - aşçı
aşüfte - oynak
at - beygir
at bakıcısı - seyis
ata - ata baba, baba, cet, ecdat, peder
ata – cet
ata ana - ebeveyn
ata baba - ata
ataerkil - atahakan
atahakan - ataerkil
atak - akın, çevik, geveze, girişken, hamle, hücum, saldırı, yiğit
atak – girişken
ataklık - cüret
atalar - ecdat
ataletli - mıymıntı
atama - nakil, tayin
atamak - kaldırmak, tayin etmek
atamak – tayin etmek
atasözü - darbımesel
ateş - acı, coşkunluk, hınç, hırs, od, öfke, tehlike
ateş parçası - becerikli, canlı
ateşkes - mütareke
ateşlemek - kışkırtmak, yakmak
ateşlendirmek - kışkırtmak
ateşlenmek - coşmak
ateşlilik - hararet
atfetme - isnat
atfetmek - çevirmek, vermek, yüklemek
atıfet - bağış, ihsan, lütuf
atıl - aylak, tembel
atılgan - acar, girişken
atılganlık - cesaret
atılım - atak, hamle, hücum
atılmak - başlamak, fırlamak, hücum etmek, saldırmak
atışma - tartışma
atışmak - tartışmak
atıştırmalık - çerez
ati - gelecek
atik - çevik, kıvrak
atik tetik - çevik
atkı - eşarp, kaşkol
atlama beygiri - beygir
atlamak - aldanmak, atlanmak, binmek, çıkmak, inmek, tullanmak, yanılmak
atlanılmak - atlanmak
atlanmak - atlamak, düşmek
atlatmak - aldatmak, ekmek, paketlemek, savmak, savsaklamak, savuşturmak
atlı - süvari
atmaca - sapan
atmak - alışmak, çalmak, çarpmak, çatlamak, çekmek, çıkarmak, ertelemek, göndermek, götürmek, kovmak, koymak, örtmek, solmak, söylemek, uzatmak, yollamak
atmosfer - hava
atom çekirdeği - çekirdek
atölye - işlik
atölye – işlik
aut - dış
avadanlık - demirbaş
avam - halk
avanak - aptal, enayi
avane - yardakçı, yardımcı
avangart - öncü
avantaj - yarar
avantajsız - yararsız
avantür - macera
avare - aylak, başıboş, serseri
avare – serseri
avarız - engebe
avaz - nara
averaj - ortalama
avize - çilçırak
avlamak - tutmak
avlu - hayat
avrat - eş, hanım, kadın, karı
avratağız - kılıbık
avratbaz - çapkın, hovarda, zampara
avuç - aya
avukat - aklavcı
avunç - teselli
avunma - teselli
avunmak - aldanmak, yetinmek
avuntu - teselli
avutma - teselli
avutmak - aldatmak, oyalamak
ay ağılı - hale
ay ışığı - mehtap
aya - avuç, taban
ayak - bacak, basamak, kıç
ayak oyunu - hile
ayak tabanı - aya
ayak tarağı - tarak
ayakkabı - pabuç
ayakkabı – pabuç
ayakla - yaya, yayan
ayaklanma - başkaldırı
ayaklanmak - başkaldırmak, isyan etmek, kıyam etmek
ayaklık - kaide
ayaksilen - paspas
ayakyolu - aralık, hela, tuvalet, yüznumara
ayakyolu – hela
ayal - eş, karı
ayan - açık, belli
ayar - dakiklik, değer, derece, köklenme
ayarlamak - dakikleştirmek, köklemek
ayartmak - aldatmak
ayazlık - teras
aybaşı - âdet
ayça - hilal
aydın - aydınlık, münevver, okumuş, sarih, somut, vazıh, veciz, ziyalı
aydınlanmak - şıkırdamak
aydınlatılmış - münevver
aydınlatma - tavzih
aydınlık - aydın, berrak, fer, nur, saf, sarahat, temiz, vazıh, vuzuh, ziya, ziyalı
aydınlık olmak - aydınlanmak
aygın - bitkin
aygın baygın - bitkin, vurgun
aygıt - alet, cihaz
ayık - uyanık
ayıklama - tasfiye
ayıklamak - temizlemek
ayın on dördü - dolunay
ayıp - kusur, şaibe
ayıplamak - kınamak
ayıraç - miyar
ayırma - bölme, şerh, tahsis
ayırmak - açmak, bölmek, kesmek, koymak, saklamak, seçmek, sökmek, üleşmek, vermek
ayırt - fark
ayırt etmek - karakterize etmek, tanımak
ayıtmak - söylemek
aykırı - çap, çapraz, karşıt, muhalif, ters, tersine, zıddına
aykırı olmak - zıt olmak
aykırılık - ihtilaf, muhalefet
ayla - ağıl, hale
aylak - avare, serseri
aylak – serseri
aylamak - beklemek
aylı - gebe
aylık - maaş
aymak - ayılmak
aymaz - bilgisiz, gafil
aymazlık - gaflet, uyku
ayn - göz
ayna - güzgü
aynagöz - uyanık
aynalı - güzel, yakışıklı
aynasız - çirkin, kötü, ters
aynaz - bataklık
aynek - gözlük
aynı - bir, nüsha, özdeş, tıpkı
ayraç - parantez
ayraç – parantez
ayran - katık
ayran ağızlı - boşboğaz, geveze
ayran budalası - aptal, budala, sersem
ayrı ayrı - değişik
ayrıca - hatta
ayrıcalı - müstesna
ayrıcalık - imtiyaz
ayrıcalık – imtiyaz
ayrıcalıklı - imtiyazlı
ayrıç - çatal
ayrık - müstesna
ayrıklık - istisna
ayrıksı - başka
ayrılık - hicran, ihtilaf
ayrılmak - bırakmak, boşanmak, çıkmak, fırlamak, kalkmak, terk etmek
ayrılmış - için
ayrım - fark, kıvrım, tefrik
ayrımlı - değişik, farklı
ayrımsız - aynı
ayrıntı - detay, ilim, incelik, tafsilat, teferruat
ayrıntılar - teferruat
ayrıntılı - ince, mufassal, uzun
ayrışık - muhtelif
aytışmak - tartışmak
ayvaz - erkek, eş, koca
ayyar - dolandırıcı, hilekâr
ayyarlık - dolandırıcılık
az - birkaç, dar, düşük, eksik, mahdut
az buçuk - biraz
az çok - oldukça
az daha - neredeyse
az kalmak - ramak kalmak
aza - organ, uzuv, üye
aza – üye
azade - başıboş, erkin, serbest
azalmak - daralmak, düşmek, eksilmek, kırılmak
azaltma - kısıntı
azaltmak - budamak, düşürmek, kesmek, kısmak
azamet - çalım, gösteriş, gurur, heybet, kurum, tekebbür
azametli - görkemli
azami - en çok, maksimum
azap - eziyet, işkence
azar azar - yavaş yavaş
azarlamak - abırlamak, biabır etmek, çıkışmak, darılmak, haşlamak, paylamak, tanlamak, terslemek
azat - hür, özgür, serazat
azat etmek - azletmek
azatlık - hürriyet
azgınlık - dalalet
azıcık - biraz
azık - besin, kumanya, rızık
azılı - korkunç
azınlık - azlık, ekalliyet
azimet - gidiş
azimkâr - kararlı
azimli - kararlı
aziz - ermiş, gözde, şirin
azletmek - azat etmek, kenar etmek
azlık - azınlık, ekalliyet
azma - melez
azmak - bataklık, taşmak
azmış - kuduz
azrail - alıcı